07 Kasım 2023

ve yaş 35 !

 Carl 'ın deyimi ile "kendimizi ne denli önemli sandğımız, evrende ayrıcalıklı olduğumuzu sandığımız güneş ışınlarına asılı duran bir toz zerreciğinin üzerinde , bu soluk mavi noktada , "

çevredeki herkesin eli ile dokunup gözü ile gördüğü değil de , materyalizm karşıtı bir algılama potansiyeli ile gözümü kapayarak baktığımda , bir göz kırpma süresi olan yaşamımın tadı şu sıralar damağımda..
nedensiz ve sepepsiz görünse de , aslıhatında var olan o mutlak nedenin peşindeyim.
daha da tadına varmamın ilhamını verenlerin peşindeyim.! cesaret ateşime odun atanların peşindeyim..
Cahit yolun yarısına 35 derken ,
ben Peşindeyim kendimin !


23 Ekim 2023

Kendi Nöbetin !




 İlerleme kaydeden birinin alameti ,

Olanı biteni 

eleştirmemesi,

övmemesi,

suçlamaması

yahut

savunmaya geçmemesidir...

basamak bsamak 

frekans atlayan kişi 

yukarılarda 

''yalnızlaştım!! zannına düşer...

Halbuki diğerleri alt basamaklarda kalmıştır.

Mesafe olmadan gizemin olmayacağı gibi,

gizem noksanlığı ise ;

Herşeyi 

daha da bi,

eğlenilebilir ve kolay tüketilebilir kılar..

seni ilgilendirmeyen bir düş 

zihin kıvrımlarında geziyor 

olmayacak..

Ve bilmelisinki,

düşten yoksun bir ruh 

uzay boşluğunda asılı kalmış

bi zibil ya da 

bi kırıntıdan öteye geçemeyecek..

sanki kendin için pusuya yatmış bir 

düşmanmışsın gibi 

kendine karşı 

nöbetini tutmadıkça 

Olmayacaksın .

T.D




21 Mayıs 2023

herkes kendi şifresini bulsun

 


Öz keşif hayat boyu devam eden birşey.özgürkeşmek için yazmali bence insan.herkesin özgürlük tanımı bambaşkadır.ama kendin olman hayatta yolunu bulmanın birkaç yolu var.gördüklerinin ötesinde aslında tüm tanım rol sıfat ve etiketleri kaldırınca aslında kimsin? Ve viZyonun ve tutkun ne? Bu soruları duymaya ihtiyacı olanlar olabilir.Yanıt bulmaktan çok soruyu sormak değerli. Bir kez sorduk mu yanıt zaman içinde belirginleşiyor, parça parça, yol sisler içinden yavaş yavaş beliriyor. sen kendi ilmini bul.ben hersabah yazarak dönüşmeye başlayalı çok şey değişti.sen de her sabah içinden geçenleri, varmaya çalıştıklarını yaz . Son birkaç yılın , yaşam algılarının büyük değişim yaşandığı, bu dönüşüme artık karşı koyamadığımız, yeni hayat düzenlerine adım attığımız bir dönem bence herkes için.ya kabuğunuzda ağlayacaksınız.ya da çıkıp gözümüzden yaş gelene kadar yaşayacaksınız.

zihinle değil sezgiyle birkaç satır yazmak bence daha değerli. Çünkü kağıda dökülen aklımızdan geçenden farklı oluyor. Hatta bazen şaşırtıyo 🙄. Neden derseniz zihin bildiği paternlerle sınırlı düşünürken sezgi gerçekleri söylüyor. Düşünmeden yazın derim, bakalım siz nası delirceksiniz.
Benim hayat hikayem değişim üzerine kurulu tanıyanlar bilir.çok dünyalara dalıp çıkmışlığım var Hayatımın uzun dönemlerini adımlarımı öngöremeden sisler içinde geçirdim. Bu kadar basit soruları 34 yaşına kadar kendime hiç sormamışım. hedeflerim olmuştu tabii ama ben sadece anne olmak için doğduğunu zannedenlerdendim.kendimizi anladıkça yol netleşiyor. Sürprizleri, neler olacağını bilemeyiz ama amacımız, ne istediğimiz net olursa kendimize doğru yol alabiliriz, rüzgarlara kapılmak yerine belki de.Maya Angelou (her kimse artık 🙄)demiş ki ; iyi olduğunu anladğın an dışarı çık ve bir başkasını iyileştir ✌🏼 haydi son sözüm 2. Turda bitirelim 🙏 Dünya karmaşık bir yer ve bazen çıkarlar, hedefler değerlerin önüne geçebiliyor. Ama evrensel bir gerçek var ki yalnızca değerler kalıcı. İnsanlar, statükolar, durumlar, olaylar, her şey geçer, değerler kalır. Gerçek gibi, sevgi, anlayış, hoşgörü, adalet gibi. Sadece bugünün politik iklimi için söylemiyorum bunu, hayatlarımızda da. Durumlar, olaylar, insanlar, hatta tüm kalbimizle peşinden koştuğumuz o büyük hedefler gider, gerçekler kalır. Ve insan doğasına dair şunu biliyoruz, insan sonunda daima iyiyi seçer, bilinçli olarak yapmasa da bunu. Gerçek şu, sonunda her şey çok güzel olacak, tabii ki öyle olacak, hepimiz gerçeği, güzel yaşamayı hak ediyoruz çünkü. Tarih geri gitmez asla, hep ileri gider. İnsan da öyle. Bilinç de öyle. Hayat da öyle. Ruh da öyle. Zaman her şeyi gerektiği gibi ve olması gereken zamanda yoğurur.kimin dediğini bilmiyrm ama bir yere not almışım bunu.evrenin ahlaki kavisi uzundur ama sonunda mutlaka adalete doğru eğilir♥️ vaow.


ya 2.turda bitirelim ya da domatesler lezzetlensin

 Bu sabah otobüste sonuna geldiğim nihan Kaya'nın iyi toplum yoktur kitabında şu paragraf tüm gün içime işledi. "Kadınlar yüzyıllarca, sadece hizmetçilik ettikleri zaman kabul gördüklerini ta içlerinde duymadılar mı, ve bunu onlara en derinden, ilk aşılayan kişi de anneleri değil miydi?”İçimde sadece tüm kadınlar için acı hissettim tüm gün.neyse Bazen sadece çukolata ve gün batımı ışığı herşeyi hallediyor.en azından benim için serotonin endorfin dopamin ve oksitosin böyle de salgılanabiliyor.siz de kendi şifrenizi bulun.Yabancılaşmayı yalnızlığı, her tür yetersizliği değersizlik hissini, gelecek kaygısını onu bunu şunu artık hayatın bir parçası değil de eksiklik görmeye devam etmesek sanki bi ilerleme kaydedeceğiz.

Batı modern sanatı buldu Netfiliksi buldu video oyununu buldu Yıldız savaşlarından Orta Dünyaya türlü atraksiyon yarattı bunlarla baş etmek için, biz orta doğu napıyoruz? hala var olan hastalığı gösterme peşindeyiz.Ne tedavi ediyor ne ağrıyı kesiyoruz.tüm bu dertlerden kaçış kapitalizmin bir oyunu, egemen sınıfı, kültür hegomonyasıydı falandı filandı tüm leş çağın farkındayım biliyorum ama artık bilmek istemiyorum.
Ataerkil toplum mu var geçim sıkıntısı mı var eski domateslerin tadı mı yok? Yoksa kekikle lezzetlenirmi.Yakalım yıkalım gerekirse ama hikaye anlatıp hikaye dinlemeyelim artıkkk!!Latincede bir mefhum var.Per aspera ad astra.zorlukların içinden yıldızlara doğru uzanmak anlamında.Bu söz, insanın umut etmekten ve çabalamaktan asla vazgeçmemesine eşdeğer.Çünkü her engel kendi sırrı ve mucizesi ile birlikte gelir. Her engelin ardında yeni bir eşik, yeni bir devran vardır.ama tek şart.berrak bir zihin !kendi aydınlamanız dünyaya sunabileceğşniz en değerli hizmettir.bi kadının hayallerine adım adım her geçen gün yaklaşması hazzın dibi değil de ne? Son söz 2. Turda bitirelim ! 

19 Şubat 2023

carl sagan özetliyor

 ülkemin , elini verenin kolunu kaptırıp akabinde bütününü kurtaramadğı emperyalist çarkın neresinde olduğunu her markete girdiğimde kasada acil olmayan ürünleri ayıklarken her düşündüğümde neden ülkede herkesin üç maymunu oynadığını merak ede ede yaşlanıyorum. amerikalı astronom, gezegen bilimcisi, kozmolog, astrofizikçi, astrobiyologg Ccarl Sagan ise şu paragrafıyla içinde bulunduğumuz girdabı ÖZETLİYOR."tarihin bize öğrettiği acı gerçeklerden biri şudur;

eğer yeterince uzun süre kandırılır, aldatılır, kafeslenirsek; kandırıldığımıza, aldatıldığımıza, kafeslendiğimize dair kanıtları görmezden gelme eğilimi gösteririz. artık gerçeklerin açığa çıkmasıyla ilgilenmez oluruz. aldatılış bizi ele geçirir. çünkü basitçe aldatılmış olmayı kabullenmek fazlasıyla acı vericidir ve bunu kendimize bile itiraf edemeyiz.
bir kere bir şarlatana üzerinizde özgürce kullanabileceği gücü ve yetkiyi verirseniz, büyük ihtimalle o güç ve yetkiyi bir daha asla ondan geri alma fırsatınız olmaz." İki elimizin arasında başımız , şimdi deli gönül düşünsün biz neyin çarkındayız..???

bu devrin adı ne ?

 Kendine döncüler, ben diyceksinciler, kendine hak verciler, kendini çok sevciler, sen sen sen en mükemmelsinciler, özsaygı profesörleri, şefkat sadece kendine olmalıcılar, anne baba suçlayıcılar, çocuğuna kaşını çatma travma kalırcılar , arabesk takıntılarla şimdiki aptallıklarını çocukluk travmalarına sığrıdırıcılar...bla bla bla..kötü hissetmenin günah sayılabildiği bir duygu durumuna evrilen , kişisel mutluluk denen olgunun fetiş sayılacak bir takıntı olduğu bu devrin adını, benim bedenim doğada bir takım mineraller parçası olup solucanların bağırsaklarında toprak olduktan kaç yüzyıl sonra koyacaklar????

john berger kalbinden

 Her gün daha kırmızı

armut ağaçlarının yaprakları.
Söyle nedir kanayan.
Yaz olamaz
yaz erken bitti.
Köy olamaz
köy yolda giderken sarhoş olsa bile
yere düşmedi.
Kalbim olamaz
çünkü kalbim öküzgözü çiçeğinden
fazla kanamıyor artık.
Kimse ölmedi bu ay
ne de şanslıydı kimse yabancı bir ülkede
çalışma izni alacak kadar.
Çorbayla doyuruyoruz karnımızı
samanlıkta yatıyoruz.
Kasımda olağan sayma dışında
intiharı düşünen yok.
Söyle bana kanayan ne
sen, gözleri karanlıkta gören.
Kâr uğruna
kolu bacağı kesilen dünya
kanıyor
kan deryası sokaklarda.

John Berger
1983

sürüden olmayınca bozuk sayılanlar


 Her gün e-posta kutuma düşen dünya haberlerini okuya okuya , şok ola ola asıl korkutucu olanı kaçırıyorum bence.oda şu; giderek güvencesiz, yersiz yurtsuz ve geleceksiz kaldığımız bir devirde, dünya ve sistem karşısındaki savunmasızlığımızı telafi etmek için daha fazla kendimize odaklandık bence . Hatta hiç olmadığı kadar dünyaya bireyin ya da benliğin göz hizasından göz hapsine almışız ve neredeyse patolojik düzeyde kendimize ihtimam gösteriyoruz. Psikoloji artık polyannacılık suratları ile dolu bu düzende sürekli kontrol edilmesi gereken sürekli bir şey haline geldi. Savunmasız kaldığımız için kendi küçük dünyamızı tamamen psikolojikleştirerek sürekli tetikte bekler bulmaya başladm kendimi. Mutluluk artık tek tık ile satılan bir şeye dönüştü ve artık sapkınca takıntı haline geldi. Bireyin ya da benliğin bencilce merkezde olduğu kültürel kodlar da kendisiyle beraber çeşitli mecburiyetleri emreder oldu bee .mutlu ol, kendine güven, kendini sev, sen sen muhteşemsin.negatiflikten uzaklaş ve pozitif ol. Artık gıcık olduğum şey bu pozitiflik. belki de surat asmanın sağlıklı zihin belirtisi sayılması gereken bir çağda Demoklesin kılıcı gibi tepemde duruyor mübarek.

Bu mecbur kadlğımz pozitiflik anlatısı bir dayatmaya halini aldı. Fransanın bangladeşe yaptığı kurbağa stratejisi gibi.Hayatı pozitif negatif gibi sığ ikiliklere sıkıştırıp ilişkilerimizi tek boyutlu değerlendirmelere hapsedebiliyoruz. Kadın pozitif AA 10 puan. Adam suratı asık kaç kaç.Bu durum bir çeşit empatiden uzak bence. Etrafımızdaki insanlardan sürekli pozitif olmalarını beklemek, bunu standart bir talep olarak sunmak, bencilce bir ilişkilenmeyi ortaya çıkarıyor. Yani bana hizmet et diyorsun ! Karşımızdaki kişinin sanki bizden ayrı bir hayatı ya da senden gayrı ruhu ve en önemlisi çocukluğu yokmuş gibi.bence Hepimiz kendi çocukluğumuzun tanrısıyız.ben ne perde ne halı ne bla bla cix fiyakalı bir görsel şölen ritminde olamadım hiçbir yaşımda. Beni şuan tüm tiyatrolara gidemediğim , tüm coğrafyayı gezemedğm, tüm göllerde yüzemediğim zamansızlık, tüm seminerlere gidememek, tüm kitapları alamadğm , tüm müzeleri gesemedğm , bu servet eşitsizliği bozdu. Ya da ben sürüden olmayınca bozuk addedildim.

Parlamak için uğraşmadığın zaman parlıyorsun.

 


Biliyorum Çok takıldım ben bu "ben ben ben "çağına .ama takıldım bir defa.işin içinden çıkana dek de baya kağıt harcayacağım sanırım.Son yıllarda özşefkatin gözde bir konu olmasına şaşırmayız hiçbirimiz.Hepimiz gittikçe çoklaşan tuhaf standartların altında enkaza döndüğümüzü hissediyoruz.ama kaçımız kendine itiraf eder bilemem.
Sadece gerçek hayatta değil, sosyal ağlarda da binlerce kişinin yargısı altındayız.mesela kocanla ciciş fotolar atıp durmazsan modaya uymamış oluyorsun.bi cafeden filtreli foto atmazsan da.Gelişmiş ülkelerde bile depresyon oranı artıyor.Herkes en iyi halini paylaşıyor. Her yer mükemmel ebeveynlerle, mükemmel eşlerle, mükemmel çalışanlarla, mükemmellerler dolu. Ama hiçbir yerde huzur yok.Kendi içinde çatışmaları olan ama yavrusunun temel ihtiyaçlarını gideren bir ebeveyn yeterince iyidir diyordu biri biryerde.(bilirsiniz söyleyeni unuturum ama beynime nakşolanı unutmam 🤭)Ama ebeveyn, mükemmel olmadığı için panik olursa, elindekini de yitirir.Aynısı, sıradan hayatımız için de geçerlidir.Kendimizi parlamak zorunda hissediyoruz.Parlamayınca da değersiz olduğumuza inanıyoruz.
Kişi, bu b.ktan dünyayı gerçek haliyle gördüğünde, ulaşamadıklarından dolayı kendisiyle kavga etmeyi bırakır ve kusurlarına daha anaç ve şefkatli yaklaşır.Böyle bir şefkat , o gösterişsiz parıltıyı yaratır aslında.ahaaa bingo şifre bu💡.Buda’nın isimlerinden biri de ışıl ışıl parlayan demekmiş.bu Bi çelişki değildir aslına bakarsan.Parlamak için uğraşmadığı için parlayabilmiş.bakış açısına bak .parlamak için çaba vermediği için parıl parıl parlayangiller ..heyuuu ? nerdesiniz? Derneğinize üye olmaya talibim..

bu bir deliliğe methiye

  Artık burada insan kendisini,( özgürlüğün dejenere olduğu   bir topluluk içinde ) yaşamdan kopuk ve   yabancı hissediyor. hele ki , ingili...